15 Ocak 2008 Salı

Modern Vampirler

Çağlayan Kent Ergönül

Vampir efsaneleri Babil’den başlar, ortaçağda ise doruk noktasına ulaşarak insanlığın en büyük kabusu haline gelir. Bu hayali canavarın günbatımı ile şafak arasında dirilerek mezarından çıktığına ve insanlara saldırıp kanlarını emdiğine inanılır. 1200’lü yıllarda İngiltere’de bir köyün tüm ahalisinin bir vampir tarafından yokedildiği söylenir. Bazı bilimadamları bunun veba benzeri bir hastalık olduğuna dair araştırmalar yapsa da insanlık kan emmenin bir fantezi olduğuna inanmaya devam etmek istemiştir. Zaman içerisinde sarmısak ya da haç gibi figürlerin vampirleri ortamdan uzak tuttuğuna inanılmıştır ki, çeşitli filmlerde de bunun örneklerine rastlamak mümkündür.

1900’lü yıllarda vampirler sinemanın en gözde temalarından bir haline gelmiş. Sinema tarihinin bilinen en iyi vampir oyuncusu ise genç kuşağın Lord Of The Rings (Yüzüklerin Efendisi) serisindeki ‘Saruman’ rolü sayesinde tanıdığı Christopher Lee. Tek kanallı döneme yani TRT filmlerine yetişenler Cristopher Lee’nin Kont Drakula rolünü mutlaka hatırlarlar. Daha yeni kuşak için en iyi örnek Tom Cruise’ın The Interview With Wampire (Vampirle Görüşme) filmi olacak sanırım.

Yani günümüz kuşağında kan emen vampirler bir film kahramanı olmaktan öteye gidemiyor.

Çünkü devir duygularımızı, kazancımızı, emeklerimizi, insanı insan yapan herşeyi emen vampirlerin devri. W.A.W.’ın ilk üyelerinden arkadaşım, Foulia Özgür’ün deyimiyle ‘modern vampirler’le birlikte yaşam sürüyoruz. Onlar aramızda dolanıyor, kurbanlarını iyi bir yem haline getirene kadar besliyor sonra da gayelerine uygun yanımızı gözlerine kestirip emiyorlar. Kah işimizi, kah duygularımızı, kah kazancımızı...

Bizler modern vampirler ile yeni tanıştığımız için, her daim hazırlıksız yakalanıyoruz. Emeklerimiz beslendikçe işimizi büyütüyoruz. Duygularımız beslendikçe sevgimizi yüceltiyoruz, kazancımız beslendikçe kasamızı teslim ediyoruz. Koşulsuz bir inanca kapıldığımız anda o iki uzun diş, şah damarını çoktan kıskıvrak yakalamış oluyor.

Peki bu yaşam nasıl sürecek? Evimizin, yüreğimizin kapısını, bacasını sıkıca kapatıp mı yaşamak gerek... Güven, ahlak, sevgi gibi teslimiyet gerektiren ve sonsuz konfor sağlayan duygularımızı bir kenara mı atmak gerek... Omuzlarına yaslanarak ferahladığımız insanların çaktırmadan dişlerini mi gözlemek gerek... Her güne korkarak başlamak, geceleri uykusuz mu kalmak gerek... Duyduğumuz her kelimeye tereddütle yaklaşmak, ihtiyat-ı tedbir misali kayda mı geçmek gerek...

Bir kere ölmek yerine, her gün korkuyla, kuşkuyla ölmek mi gerek...

Belki aradan 1000 yıl geçtikten sonra bugünün modern vampirleri birer efsane haline gelerek insanlığın ruhunu emen, onları taşa çeviren yaşamları anlatan fantastik filmlerin kahramanları olacak...

Hiç yorum yok: