23 Ekim 2011 Pazar

Bumerang

Kalp yaşlandıkça gençleşir.
Nefes almaya başlar, nefsinden arınarak.
Odacıkları, kapakçıkları, karıncıkları; “cık”ları hakketmeyecek kadar büyür.
Hatta damarları tıkanır belki… Evlerden ırak!
Ama gözleri açılır.

Gönül gözü…

***
Sağ beynin yıllarca süren hakimiyetinden kurtarır kendini.
Ve tek başına hareket etmeye başlar.
Odaları, kapakları, karınları, damarları ile birlikte…
Tek bir amaç uğruna:
İçinde bulunduğu yek vücuda varlığını hatırlatmak…
İçinde bulunduğu yek vücuda O’nun için var olduğunu anımsatmak…
“Beni daha fazla yor ki, ben seni yormayayım…”

***
Evet, fazla mesai ister yürek.
Aşk için aşk ile çalışır.
Ve biz faniler yıllar boyu, yüreğin bu beklentisine inat “mış” gibi yaşarız.
“Mış” gibi yaşadığımız hayatı daha da büyütmek için çalışırız.
Milyon dolarlık balondan yaşamlar kurar, bizzat şişirdiğimiz bu balonun içerisinde yine bizzat sıkışır kalırız.
Ne kadar zavallıyız!
Sonsuz evrene göre, gözle görülmeyen bitlerden dahi küçüğüz.
Hayat bu oranlamayı bize bir şekilde hatırlatıyor zaman içerisinde.
Hayat insana nispet yapıyor; insan ise karşısında eziliyor, küçülüyor.
Bumerang gibi hayata atılıp, kendimize geri dönüyoruz.
20’lerinde farkına varamıyor insan eline tutuşturulmuş şu gizli bumerangın.
Kalp yürek, kalp yürek, kalp yürek…
Bitmez bu gelgit.
En iyisi boşverelim: Yaşam, yaşam, yaşam, balon, balon, balon!

***
Yıllar geçip de kendine geri dönebilen şanslılar, içinde her gün tik tak tik tak çalışan o yüreği keşfediyor.
Fırlatıldığı hayatta duyduğu gürültüden yorgun, yüreğine kulak kesiliyor.
Hatta kulak kesilmek bir yana, yüreğini takıyor önüne yollara düşüyor.
Yollar kalabalık, yollar yaşamdan sekip yüreğinin içine düşmüş insanlardan taşkın.
Kime çarpacağını, kimin sana çarpacağını bilemiyorsun.
Karayolunda iki aracın kafa kafaya geldiğini bir düşünsene?
Korkunç!
Oysa ki, bu yollarda herkes cesur, herkes atak.
Herkes saatte 300km süratle aşka, coşkuya sürüyor.
Yaşamdan bir kere sekip gelmişlere koyar mı kadran!
Yeter ki, yürek doğduğu günden bu yana dayatılmış nefsten kurtulup, bir kez olsun nefes alsın.

***
Netice-i kelam,
Telaş etme genç!
Yaşam önce gözlerini boyayacak.
Sen daha fazla renk talep edeceksin.
Yaşam seni boyamaya devam edecek, ta ki maskara olana kadar.
Bunalacak, sıkılacaksın; ellerini, yüzünü, içini yıkamak isteyeceksin.
Temizleneceksin.
Arınacaksın.
Ve sonunda yüreğinin sesine kulak vermeyi öğreneceksin.
İşte o gün seni savuran maddi manevi tüm kayıplara teşekkür edeceksin.
Ortadan kaybolup yerlerini aşka bıraktıkları için…