6 Aralık 2007 Perşembe

İyi dost iyi gelendir

Çağlayan Kent Ergönül

Kadınsanız, hele biraz da hayatı sorgulayan soyundansanız, kokluyorsanız her bir santimetrekareyi köpek misali, hayatınızdaki insanların varlığı kafanızı karıştırır. Her bir koku molekülünde başka bir ipucu, bir başka tehdit ya da bir başka ödül gizlidir. Koklar ama öngöremezsiniz, tahmin yürütür ama kestiremezsiniz. Neticede koca bir şüphe girdabının içinde döner dolanırsınız.

Halbuki bu kadar kompleks değildir hayat. Sormanız gereken en basit soruyu sormaksızın, ki o soru bazen sizi en büyük alışkanlıklarınızdan dahi alıkoyabilir, kendinizden kaçar durursunuz. Sanki varlık nedenimiz kendimizi değil, düzenlerimizi alışkanlıklarımızı ayakta tutmaktır.

Aradan bir zaman geçer, bedeniniz size sinyaller vermeye başlar ve o zaman kaçtığınız sorular bir doktor reçetesi ile size sunulur. “Sana ne iyi geliyor?” Bu reçeteyle gideceğiniz tek eczane, hayatınızın tam da göbeğidir.

“Sana ne iyi geliyor?” prospektüsü yan etkilerle dolu bir kutu sinir ilacıdır aslında. Uzun vadede fayda sağlayıp, sizi kuytularınızda saklanan mutlu benliğinize kavuşturur. Yan etkisine gelince, umarsızca kendinizi hayatınızdaki fazlalıkları elerken bulursunuz. Bunu yaparken, kırar döker, ağlar bağırır, gerekirse önünüze çıkan kırılacak ne varsa yere indirirsiniz.

Bu gelip geçici bir yan etkidir. Sonunda size kalan içinizdeki mutlu çocuk ve o çocuğu görüp, ihtimam gösteren eş dost topluluğudur. Aslında hayatınızı kalabalıklarla değil, ancak bu mutlu azınlıkla idame ettirebilirsiniz. Çünkü iyi dost iyi gelendir. İyi dost her sizin sevdiğiniz değil, siz seven, gözetendir. Bunu görmeksizin, hırslarınıza tutkularınıza kapılarak biriktirdiğiniz her insan size bir yük, bir tehdittir.

İyi dost iyi gelendir. Kendinizi iyi hissettirendir. Bu çok basit bit sorudur ve kendinizi asla kandıramazsınız.

İyi dost iyi gelendir...