10 Ocak 2008 Perşembe

Nasıl bir durum vuku bulur...

Çağlayan Kent Ergönül

Hürriyet Gazetesi Popvirüs köşesinin yazarı kadim dostum Tolga Akyıldız’ın bir şiirinden bir kuple asla aklımdan çıkmaz: “Nasıl bir durum vuku bulur da herşeye rağmen bir şekilde aşkın karşısında dururuz...”

İnsanoğlu bugüne kadar hayal ettiği, dillendirdiği herşeyi gerçekleştirdi öyle değil mi? Birçok keşif önce birer düşünce, birer hayal değil miydi... Neil Armstrong’un Ay’a ziyareti bir hayalin gerçekleşmesi değil miydi... Graham Bell telefonu bulmadan önce kimbilir neler düşündü, neler dile getirdi... Şu anda okumakta olduğum “The Intention Experiment” adlı kitap her canlı organizmanın içinde bir enerji olduğu gerçeğinden yola çıkarak hücredeki fotonu keşfeden bilimadamlarından bahsediyor. Yani neleri ama neleri bulup meydana çıkarıyoruz..

Herşeyi önce düşünüyor, dile getiriyor, keşfediyor, gerçekleştiriyor ve sahip çıkıyoruz. Peki nasıl bir durum vuku buluyor da bu kadar konuştuğumuz, bu kadar düşündüğümüz, uğruna destanlar, romanlar, şarkı sözleri yazdığımız, yani güya keşfettiğimiz ve dile getirdiğimiz ‘aşk’ın karşısında durmayı başarıyoruz... Hücrelerimizin en derinindeki fotonu bulmayı başarıyor da, yüreğimizin çarpıntılarına nasıl kayıtsız kalabiliyoruz... Bırakın kayıtsız kalmayı, bir avuç büyüklüğündeki şu yüreğin çarpıntısı nasıl bu kadar ürkütebiliyor insanoğlunu...

Hangi aklı evvel çıkıp da aşkın bir teslimiyet olduğunu buyurmuş... Hangi diğer aklı evveller bu fikrin peşinden giderek yakalanmamak adına sürekli kaçan birer ürkek tavşan haline gelmiş... Böylesi yüreklere ilaç bir mahpusluk şu üç günlük dünyada kaç kişiye nasip olmuş, onlar nasıl bir acı bildirmiş ki bu aklı evvellere, tek çare koşar adımlarla kaçmak olmuş...

Sezen Aksu’nun yürek titreten nameleriyle rakı kadehlerini havalarda savuran insan evlatları, hangi ruh haliyle seviştikleri yataktan kaygısızca çıkar olmuş... Yürek bedenden ne zaman kopmuş ki, vücutlar yaklaşırken, kalpler arka kapıdan dışarıya sızar olmuş...

Bu ne yaman bir çelişkidir, nasıl bir iradedir ki, otobanda hız sınırının üzerinde araba kullanırken kalp ritmini 120’ye kitleyerek heyecan duyan erkek olsun kadın olsun tüm ahali, damardan adrenalinin ta kendisi olan aşkı kuralları ihlalden saymış...

Başka türlü yaşamayı bilmez iken, heyecan duymaktan kendimizi alıkoyamazken, nasıl bir durum vuku bulmuş da bir şekilde aşkın karşısında durur hale gelmişiz...

Aşk kadar bencil bir duygu olmaya görsün. Kendini teslim etmekten ürken ve bencilliğin, bireyselliğin arkasına sığınan tüm korkaklara duyurulur!

Hiç yorum yok: