Bambaşka nedenlerle yolunun düştüğü bir caddede, hiç
tanımadığın insanların arasında, kendini oraya ait hissetmek gibi...
Zamanın haddinden fazla hızlı aktığını farkedip, bir anda
hayatı kaçırdığına veryansın ederek kendini o ana dek bildiğin kendinden
kurtarmaya çalışmak gibi...
Önceki 20 yılda ayakta tutmak için yaşamın en pis
köşelerinde debelendiğin, düşüp kalktığın, hırpalandığın, yıprandığın herşeyi
hiç değilse bir süreliğine unutmaya çalışmak gibi...
Nedenini bilmeden yaptıklarını, nedenini ‘çünkü istiyorum’
olarak yaptıklarınla değişmeye çalışmak gibi...
Etrafındakilerin ‘çıldırmışsın sen n’apıyorsun’ demesinden
büyük bir haz duymak gibi...
İçinde kırılıp dökülenleri tamir etmek için acımasızlaşmaktan, kırıp dökmekten eskisi kadar korkmamak gibi...
Küçük nefes aralıklarında boğulmak yerine, artık derin bir
soluk alıp ‘ohh’ demek gibi...
Vicdanından, sosyal baskılardan, seni her geçen gün içine çeken para pul sarmalından kaçıp, evrime hiç uğramamış bir insan edasıyla salt içgüdülerinle yaşamaya çalışmak gibi...
Yakaladığın bir işle kazandığın üç kuruş fazla parayla satın
aldığın ev ya da arabanın yarattığı küçük zafer bayramı duygusunu kenara atıp, kendi meydan muharebeni başlatmak gibi...
Bugüne kadar yaşadıklarından bir öykü dahi çıkamayacağını farkedip, iyi roman olacak yeni yaşanmışlıkların peşine
düşmek gibi...
Kazandığın ya da kaybettiklerinden bağımsız sadece 40 yıl
devirmiş olmanın verdiği özgüven ve farkındalıkla yeniden doğup, yeniden
yaşamaya çalışmak gibi...
Pil ömrünün azalacağı yıllar gelmeden sahip olduğun
beden-akıl-gönül cihazınla ful performans kendi oyunun oynamaya çalışmak
gibi...
Oyunun kurallarını değiştirmek
gibi...
Yol kesmeye gerek kalmadan
yolların kesişeceğine inanmak gibi...
40 yaş..